Davranışsal ekonomi, ekonomik karar verme süreçlerini inceleyen disiplinlerarası bir alandır. Geleneksel ekonomik teoriler, insanların rasyonel bir şekilde davrandığını varsayar. Fakat, insan davranışlarının çoğu zaman irrasyonel olduğu gözlemlenmiştir. Bu alandaki araştırmalar, psikolojik faktörlerin ekonomik kararlar üzerindeki etkilerini açığa çıkarır. Ekonomik seçimlerin arkasında yatan psikolojik motivasyonlar, insanları bazen mantıklı görünen kararlardan uzaklaştırır. Dolayısıyla, bireyler ve toplumlar olarak, ekonomik davranışlarımızı anlaşılır hale getirmek için psikolojiyi anlamak önemli hale gelir. Davranışsal ekonomi, karar verme süreçlerine ışık tutarken, insan davranışının karmaşık doğasını da gözler önüne serer.
Davranışsal ekonominin temel ilkeleri arasında, insanların karar verirken nasıl düşündükleri ve hissettikleri yer alır. Rasyonel seçim teorisi, bireylerin her durumda en iyi seçeneği seçeceğini varsayar. Ancak, insanların duyguları ve çevresel faktörlerle etkileşimleri, bu teorinin geçerliliğini sorgular hale getirir. İnsanlar, sıklıkla düşünmeden hareket eden, duygusal kararlar alan varlıklardır. Bu durum, bireylerin ekonomik tercihlerinde tutarsızlığa neden olabilir. Davranışsal ekonomi, bu özellikleri anlamaya çalışarak bireylerin karar alma süreçlerini açıklığa kavuşturur.
Bir diğer önemli ilke ise, psikolojik önyargıların bireylerin kararlarını nasıl etkilediğidir. Çeşitli önyargılar arasında “kayıptan kaçınma” ve “sınırlı rasyonellik” öne çıkar. Kayıptan kaçınma, insanların kaybetmeyi kazanmaktan daha acı verici bulmasıdır. Bu nedenle, bireyler riskten kaçınarak daha az kârlı seçenekleri tercih edebilir. Sınırlı rasyonellik ise, bireylerin her seçeneği tam olarak değerlendiremeyecekleri anlamına gelir. Karar verme süreçlerinde kullanılan heuristikler, insanların karmaşık durumlarla başa çıkmalarını sağlarken, zamanla yanlış sonuçlara yol açabilir.
İnsan davranışını anlamak, ekonomi ile psikolojinin birleştiği noktada oldukça önemlidir. Bireylerin motivasyonları, karar alma süreçlerinde belirleyici bir rol oynar. Örneğin, sosyal etkileşimlerin insanlar üzerindeki etkisi sıklıkla göz ardı edilir. Toplum içinde bireylerin bir arada bulunması, satın alma kararlarında sosyal normların etkisini artırır. Bu normlar, bireyleri belli ürünleri seçmeye yönlendirebilir. Dolayısıyla, bir kişinin kararları, bulunduğu sosyal çevre tarafından şekillenir.
İnsan davranışının bir diğer boyutu ise aşırı güven ve optimizm yanılgısıdır. İnsanlar, kişisel yeteneklerini ve başarılarını aşırı değerlendirir. Bu durum, riskli yatırımlara yönelmeye ve kayıpları göz ardı etmeye neden olabilir. Örneğin, bir yatırımcı, hisse senedi alırken piyasanın gidişatını yanlış değerlendirerek aşırı güvenle hareket edebilir. Zamanla bu durum, finansal kayıplara neden olabileceği için, bireylerin kendilerini ve çevrelerini doğru değerlendirmeleri önemlidir.
Ekonomik kararlar üzerindeki önyargılar, bireylerin seçimlerinde büyük bir etki yaratmaktadır. Bu önyargılar, hem bireysel hem de toplumsal düzeyde farklı şekillerde ortaya çıkabilir. Örneğin, “doğru insan” önyargısı, bireylerin bir ürün veya hizmete karşı olan tutumlarını etkileyebilir. İnsanlar, sevdikleri veya tanıdıkları kişiler tarafından önerilen ürünleri daha avantajlı bulabilir. Dolayısıyla, tanıdık bir markaya yönelerek, bilinmeyen alternatiflerden uzaklaşırlar. Bu durum, piyasa dinamiklerini ve rekabeti etkileyen önemli bir faktördür.
Bir diğer dikkate değer önyargı, "sıcaklık-besleyici" önyargısı olarak bilinir. İnsanlar, bir ürün ya da hizmet için karar verdiklerinde, nesnel faktörlerin yanı sıra, gözlemlenen sıcaklık veya kişisel bağlar gibi unsurları da hesaba katar. Örneğin, bir restoranın ambiyansı, yemek deneyimini etkileyebilir. İnsanlar, yemeklerini sunarken uygulanabilecek sıcak bir davranış, genellikle olumlu bir deneyim oluşturur. Dolayısıyla, önyargıların ekonomik kararlara etkisini anlamak, işletme stratejileri geliştirmek açısından kritik öneme sahiptir.
Uygulamalı davranışsal ekonomi, günlük yaşamın çeşitli alanlarında karşımıza çıkar. Örneğin, tüketici davranışları üzerinde önemli etkilere sahiptir. Tüketim alışkanlıklarının yanı sıra, tasarruf ve yatırım kararları da bu disiplinin kapsama alanına girer. Özellikle, bireylerin tasarruf yapma ve harcama dengelerini koruma süreçlerinde davranışsal ekonomik ilkeler devreye girer. Davranışsal tasarım teknikleri kullanılarak tasarruf oranları artırılabilir. Bu çerçevede, bireyler için uygun tasarruf mekanizmaları geliştirilir.
Uygulamalı davranışsal ekonominin bir diğer alanı ise mali piyasalardaki davranışlardır. Davranışsal finans, yatırımcıların kararlarını etkileyen duygusal ve psikolojik faktörleri incelemektedir. Bireylerin finansal kararlar alırken genellikle akılcı hareket etmediklerini gösterir. Örneğin, hisse senedi alım satımında sıklıkla görülen "sürü psikolojisi" durumu, yatırımcıların çoğunluğun kararlarına göre hareket etmesini sağlamaktadır. İyi analiz yapmadan alınan kararlar, yatırımlarda büyük kayıplara yol açabilir.